Skip to content

Vaginal Enfeksiyonlar

Vajinit, vajinal mukozanın iltihabı (enflamasyonu) ve jinekologlara en sık başvuru sebebi olan hastalıklardan birisidir. Vajinit, ergenlik çağındaki kadınların %90’unu etkilemekte ve olguların %30’unda ise iki veya daha fazla enfeksiyon beraber seyretmektedir.

Vajinal akıntı, normal durumlarda vajina ortamının nemli kalmasını sağlayan berrak ve yumurta akını andıran bir salgıdır. Hamilelik, cinsel uyarım ve yumurtlama gibi doğal şartlarda vajina salgısı artabilir, ancak bu normal bir durum olduğu gibi herhangi bir yakınmaya da neden olmaz. Bu sebeple vajinal akıntının artması her zaman bir hastalık belirtisi olduğunu göstermez.

Vajinal akıntının miktarının artması, renginin ve kıvamının değişmesi ile birlikte kaşıntı, yanma ve kötü koku da hissediliyorsa, bu belirtiler özellikle 2-3 günden fazla sürüyorsa vajinal akıntı bir sorunun varlığına işaret ediyor olabilir.

Vajinit genelde hayati tehlike yaratan bir hastalık değildir. Ancak zamanında, ve doğru şekilde tedavi edilmez ise daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir


 Vajinit Nasıl Oluşur?


Vajinit oluşumundan sıklıkla sorumlu mikroorganizmalar

 

  • Mantarlar (Candida albicans)
  • Bakteriler (Gardnerella vaginalis)
  • Parazitler (Trichomonas vaginalis)
  • Chlamydia ve Micoplasma grubu bakteriler,
  • Neisseria gonorrhoea, 
  • Ureaplasma urealiticum  
  • Escherichia coli, Giardia lamblia, Balantidum coli, Entamoeba histolytica

 

  vajinit tablosundan sorumlu olabilecek mikroorganizmalardır.

 

Vajinit oluşumunda rol oynayan faktörlerin başında normal vajinal ortamın (floranın) bozulması ve pH’ın değişmesi gelmektedir.

Bu etkenlerden bazen ikisi, bazen de hepsi birarada bulunduklarında karma (mikst) vajinal enfeksiyonlardan söz edilir.

 

Sık Görülen Vajinit Çeşitleri Nelerdir?

 

 En sık görülen vajinit tipleri mantarların sebep oldukları kandidal vulvovajinit, bakterilerin sebep oldukları bakteriyel vajinoz ve parazitlerin sebep oldukları trikomonal vajinittir.

 

 

 

 

1-Kandidal Vulvovajinit (Vajinal Mantar Enfeksiyonu)

 

Sık rastlanan bir vajinit türü olan kandidal vulvovajinitin etkeni büyük çoğunlukla Candida albicans olarak adlandırılan maya mantarlarıdır. Candida albicans, sağlıklı kişilerin deri ve mukoz membranları ile normal florasında bulunan organizmanın doğal direncinin bozulması sonucu enfeksiyona neden olan mantarlardan en önemlisidir. Bu vajinit türü erişkin kadınların yaklaşık %75’inde yaşamları boyunca en az bir defa meydana gelmekte, %40-50’sinde de iki veya daha fazla kez tekrarlanmaktadır.

 

Kandidal Vulvovajinitin Belirtileri Nelerdir?

 

Temel belirtisi vajina çevresinde şiddetli kaşıntı ve tahriştir. Buna bağlı olarak ayrıca dış cinsel organlarda kızarıklık ve şişlik, yoğun ve az miktarda peynirimsi akıntı da mevcuttur.

 

Kandidal Vulvovajinite Yol Açan Sebepler Nelerdir?

 

Normalde ağız, boğaz, bağırsak içi (kolon) ve vajina florasında bulunan bu mantar, vücuttaki dengeleri değiştiren hamilelik, şeker hastalığı (diyabet), obezite durumlarında, doğum kotrol ürünleri, sperm öldürücüler (spermisit), rahim içi araç (RİA) ve yoğun antibiyotik kullanımında hastalığa sebep olur.

 

Kandidal Vulvovajinit Nasıl Tedavi Edilir?

 

Bu enfeksiyonlarının tedavisinde mantarlara karşı kullanılan ağızdan uygulanan veya vajinal yolla kullanılan antifungal adı verilen ürünler kullanılmaktadır.

 

2-Bakteri Kaynaklı Vajinal Enfeksiyon (Bakteriyel Vajinoz)

 

Gardnerella vaginalis veya non-spesifik vajinit olarak da bilinen bakteriyel vajinoz, doğurganlık çağında olan kadınlarda gözlenen en sık bakteriyel vajinal enfeksiyondur. Bu hastalıkta normal vajinal flora değişmekte, sağlıklı florada bulunması gereken Lactobacillus adı verilen yararlı bakteriler kaybolmakta ve diğer bakteriler (Peptococcus sp., Prevotela sp., G. Vaginalis ve Mobiluncus sp.) artmaktadır.

 

Bakteriyel vajinoz %50 oranında belirtisiz seyrettiği için sıklık oranı tam olarak belirlenememektedir. Bununla beraber, bakteriyel vajinozun polikliniklere jinekolojik rahatsızlıkları ile başvuran hastaların %15-%19’unda, hamile kadınların %10-%30’unda ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları olan kişilerin %24-%40‘ında tespit edildiğini söylemek mümkündür.

 Bakteriyel Vajinozun Belirtileri Nelerdir?

Bakteriyel vajinozda %50 oranında belirti görülmemektedir. En önemli belirti ise balık kokulu vajinal akıntıdır. Kaşında ve tahriş bazı durumlarda gözlemlenebilir.

 

Bakteriyel Vajinoza Yol Açan Sebepler Nelerdir?

Risk faktörleri arasında RİA kullanımı, vajinal duşlar ve hamilelik yer almaktadır.

 

Bakteriyel Vajinoz Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavisinde bakterilere karşı ağızdan alınan veya vajinal yolla kullanılan çeşitli antibiyotikler kullanılmaktadır.

 

Trikomonal Vajinit Nedir?

Trikomonal vajinitin sebebi, cinsel yolla bulaşan, bir parazit olan Trichomonas vaginalis’tir.

Trichomonas vaginalis tüm dünyada yılda yaklaşık 180 milyon insanı etkilemektedir.

 Trikomonal Vajinitin Belirtileri Nelerdir?

Belirtiler özellikle adet dönemi sonrası ve hamilelik döneminde şiddetlenir. En sık rastlanan belirti kötü kokulu aşırı akıntıdır. Akıntı genellikle sarı-yeşil renkte gözlenebilir. Cinsel ilişki sırasında ağrı, idrar yaparken yanma ve bazı hastalarda alt karın bölgesinde hissedilen ağrı diğer belirtiler arasındadır.


Trikomonal Vajinite Yol Açan Sebepler Nelerdir?

Trikomonal vajinit, cinsel yolla bulaşan bir hastalık olduğu için, bu hastalığa sahip olan bir bireyle meydana gelen cinsel ilişki sonucu ortaya çıkabilmektedir.

 

Trikomonal Vajinit Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavisinde parazitlere karşı ağızdan alınan veya vajinal yolla kullanılan antiprotozoal adı verilen ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar ürünleri içerir.

Cinsel yolla bulaşan bir hastalık olması sebebiyle, tedavinin başarısı ve tekrarlama oranının en düşük seviyeye indirilmesi için cinsel partnerin de tedavi olması gerekmektedir. Tedavi süresi boyunca cinsel ilişki yasaklanmalıdır.

 

Vajinit Oluşumunu Kolaylaştıran Etkiler Nelerdir ? 


– Dar ve sıkı sentetik giysilerin kullanılması 

– Hamilelik (hormonal dengenin değişmesi) 

– Şeker hastalığı 

– Doğum kontrol haplarının kullanımı 

– Yanlış temizlik alışkanlıkları 

– Bağışıklık sistemi yetersizliği gibi nedenler vajinit oluşumunu kolaylaştıran etkenlerdir.

 

Vajinitten Korunmak İçin Alınması Gereken Önlemler Nelerdir ?

 

Temizlik, hastalıktan korunmada temel faktördür. İç çamaşırların her gün değiştirilmesi kaynatılıp ütülenmesi yararlıdır.

 Vajinanın sabun veya intim duşlarla sık sık yıkanması vajinanın koruyucu tabakasını bozarak iltihabi hastalıkların yerleşmesine neden olur. Uzun süre tampon ve ped kullanımı da olumsuz  bir etkendir.

Genel banyolara ve aşırı klorlu havuzlara girilmemeli, umumi tuvaletler ve ortak tuvalet temizlik malzemeleri kullanılmamalıdır.

Dış cinsel organ temizliğinde yıkama ve kurulama önden arkaya doğru yapılmalıdır. Bu yöntemle mikroplardan zengin bölge olan anüs çevresinden vajinaya mikropların taşınması önlenebilir. 

Giysi seçimi hastalıklardan korunmada önemli bir faktördür. Sentetik elyaflı iç çamaşırları, pantolon gibi çok sıkı ve dar giysiler az hava aldıkları ve vajina çevresinin ısı ve nemini arttırdıkları için özellikle mantar gelişimini arttıran etkenlerdir. Mayo gibi uzun süre ıslak olarak taşınan giysiler de aynı nedenle zararlıdır. Bu nedenle rahat giysiler ve pamuklu iç çamaşırları tercih edilmelidir.

Kimyasal temas, lokal alerji ve aşırı duyarlılık sonucu vajina ortamını değiştirerek vajinite yol açabilir. Bu nedenle parfümlü tuvalet kağıtlarının kullanımından kaçınmak gerekir.

Uzun süreli ve kontrolsüz antibiyotik kullanımı sık görülen vajinit sebeplerinden biri olduğu için antibiyotikler sadece doktor kontrolünde kullanılmalıdır.

Beslenme alışkanlıkları da vajinit için hazırlayıcı olabilir. Özellikle bol şekerli besinlerle beslenme sonucu kan şekeri artacağından hastalık oluşumu kolaylaşabilir.

 

Vajinit Tedavisi Süresince Cinsel Yaşam Nasıl Olmalı ?

Cinsel ilişki sonucu oluşabilecek tahriş, enfeksiyonların gelişimini kolaylaştırabileceği ve ağrı da her tür vajinittte sık rastlanan bir bulgu (olduğu) için, diğer vajinit tiplerinde de tedavi süresince cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. 

3- Klamidya Enfeksiyonu

Klamidya, chlamydia trachomatis bakterisinin yol açtığı, cinsel yolla bulaşan ve hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilen bakteriyel enfeksiyon hastalığıdır. Klamidya genellikle korunmasız cinsel ilişki sonrası meydana gelir. Klamidyaya neden olan bakteri servisk, üretra ve rektumda bulunmakla birlikte nadir olarak da boğaz ve gözleri de etkileyebilir. 

Klamidya hastalığı birçok vakada belirti göstermezken, kadınlarda genellikle vajinal akıntı, idrar yaparken yanma hissi, sık idrara çıkma ve vajinal bölgede zorlanma gibi semptomlar ortaya çıkarır. Erkeklerde ise penisten gelen akıntı ve idrar yaparken ağrı hissi gibi belirtiler görülebilir. 

Klamidyanın en yaygın tedavi seçeneği ise antibiyotik tedavisidir. 

Klamidya Neden Olur?

Klamidya, chlamydia trachomatis (truh-KOH-muh-tis) bakterisinden kaynaklanır ve oral, vajinal veya anal seks yoluyla bulaşır. Sık görülen bakteriyel bir enfeksiyon olan klamidya, antibiyotikle tedavi edilmesi gereken yaygın bir hastalık olarak da bilinir. 

Klamidya Belirtileri Nelerdir?

Klamidya sessiz bir enfeksiyon olarak bilinir çünkü enfekte insanların birçoğunda semptom görülmez veya herhangi bir muayene bulgusu yoktur. Kadınlarda görülen klamidya belirtileri vajinal akıntı, vajinal bölgede kızarıklık, şişlik, sık idrara çıkma, idrar yaparken ağrı ve yanma hissi iken erkeklerde ise klamidya peniste akıntı ve idrar sırasında ağrıyla kendini gösterir.

Klamidya beliritleri kadınlarda şöyledir:

Erkeklerde klamidya belirtileri ise şu şekildedir:

  • Penisten gelen mukus benzeri veya berrak akıntı 
  • İdrar sırasında ağrı ve yanma hissi 
  • Testin içinde veya çevresinde ağrı

Korunmasız cinsel ilişki, anüs, boğaz ve gözler gibi vücudun diğer bölgelerinde de klamidyaya yol açabilir.

Bu bölgelerde de şu belirtiler ortaya çıkabilir. 

Anüs: Ağrı, rahatsızlık, kanama ve akıntı

Boğaz: Boğaz veya ağızda ağrı veya kızarıklıkla birlikte ağzın arkasına doğru beyaz lekeler ve ağızda yaralar

Gözler: Kızarıklık, ağrı ve akıntı

Klamidya enfeksiyonuna sahip bir insanla cinsel beraberlik sonrası enfeksiyonun ne kadar zamanda ortaya çıkacağı tam olarak bilinmese de şikayetlerin ortaya çıkması haftalar sürebilir.

Klamidya varlığı kültür ile kanıtlanan erkeklerin sadece %10’unda, kadınların ise %30’unda şikayet vardır.

Kadınlarda, bakteri öncelikle rahim ağzını enfekte eder (servisit) ve buna bağlı şikayetler ortaya çıkar (örn; mukopurulan akıntı, vajinal kanama). Bazen işeme kanalı enfekte olur (üretrit) ve bu durum idrar yaparken yanma, sık sık tuvalete gitme veya yapılan idrar tetkikinde lökosit görülmesine sebep olabilir.

Rahim ağzından başlayan enfeksiyon, bazen rahime ve üreme kanalı tüplerine yayılabilir; bunun sonucunda pelvik inflamatuar hastalık denilen ve kadınların infertil olmasına neden olabilecek bir durum ortaya çıkabilir. Pelvik inflamatuar hastalık şikayete neden olmayabileceği gibi şiddetli pelvik ağrı, genital muayenede hassasiyet gibi şikayetlere de neden olabilir.

Şikayetleri olan erkeklerde tipik olarak üretrit bulguları (penisten mukuslu veya sıvı kıvamında akıntı, idrar yaparken yanma) görülür. Enfekte olan erkeklerin az bir kısmında epididimit gelişebilir ve bu hastalarda tek taraflı yumurtalık ağrısı, yumurtalıkta hassasiyet ve şişlik görülür.

Klamidya enfeksiyonu enfekte bir kişiyle yapılan oral seks sonrası boğaza yerleşebilir, fakat genellikle herhangi bir şikayet oluşturmaz. (Faranjit yapmaz)

Klamidya Nasıl Teşhis Edilir?

Klamidya teşhisi, klamidya testi ile yapılır. Klamidya enfeksiyonu tanısı koymak için moleküler testleri ve hücre kültürlerini içeren birçok test bulunmaktadır. Moleküler testler klamidya enfeksiyonu gösterme açısından en hassas testlerdir. Moleküler klamidya testleri hastaların vajinal sürüntülerinden veya idrar örneklerinden çalışılabilir.

Klamidyal kültür rektal veya boğazdan örnek almak için kullanılabilir. Moleküler testler rektal ve boğaz incelemeleri için de klamidya kültüründen üstündür, fakat boğaz ve rektal incelemeler için şu an FDA onayı yoktur. 

Klamidya testinin dışında doktorun gerekli gördüğü durumlarda kişiden idrar örneği de istenebilir. 

Klamidya Tedavisi Nasıl Yapılır?

Klamidya hastalığına neden olan bakteriyel enfeksiyon, antibiyotik ile tedavi edilir. Bu kişiler tedavinin başlamasından sonraki ilk 1 hafta cinsel ilişkiye girmemelidir. Bu süre zarfından ilaçla birlikte klamidya şikayetlerinin geçmesi beklenir ancak geçmeyen vakalarda vakit kaybetmeden doktorunuza danışın.

Klamidya tekrarlar mı?

Klamidya enfeksiyonunun tekrarlaması sık görülen bir durumdur. Cinsel partnerlerin uygun bir şekilde tedavi edilmediği hastalarda (özellikle de kadınlarda) klamidya enfeksiyonu tekrarlar. Klamidya enfeksiyonu geçiren kadın veya erkekler tedavi edildikten 3 ay sonra tekrar kontrol için doktora başvurmalıdır.

Klamidya anneden bebeğe geçer mi?

Vajinal doğum sırasında annede klamidya enfeksiyonu olması, bebekte göz iltihabı veya akciğer enfeksiyonu gelişmesine neden olabilir. Bu bebeklerin de mutlaka uygun antibiyotik ile tedavi edilmesi gerekmektedir.

Klamidya enfeksiyonu ne kadar sık görülür?

Chlamydia ABD’de en sık görülen bakteriyel kaynaklı cinsel yolla bulaşan hastalık etkenidir. Yılda 2.8 milyon insan tedavi için doktora başvurur. Aslında doktora başvuran hasta sayısı gerçeği yansıtmamaktadır, çünkü birçok insanda da klamidya bakterisi bulunmasına rağmen herhangi bir semptoma neden olmaz ve bu insanlar doktora başvurmazlar. Klamidya enfeksiyonu özellikle genç insanlar arasında daha sıktır. Yeni vakaların 2/3’ü 15-24 yaş aralığında görülür.

Klamidya nasıl bulaşır?

Klamidya enfeksiyonu cinsel ilişki ile penis, vajina, ağız veya anal yolla bulaşır. Klamidya enfeksiyonunun bulaşması için illa enfekte kişinin boşalması gerekmez. Boşalma olmayan cinsel ilişki ile de klamidya enfeksiyonu bulaşabilir.

Anal veya vajinal klamidya enfeksiyonu olan gebelerin çocuklarına doğum sırasında enfeksiyon bulaşabilir. Yenidoğan bebekte göz ve akciğer enfeksiyonuna neden olabilir.

Klamidya makat enfeksiyonuna yol açar mı?

Klamidya bakterisi hem kadınlarda, hem de erkeklerde makat enfeksiyonuna da yol açabilir. Çoğu zaman makattaki klamidya herhangi bir şikayete neden olmazken, nadiren proktatit şikayetlerine (makatta ağrı, makattan akıntı, makatta kanama) neden olabilir.

Kimler klamidya testi yaptırmalıdır?

Akıntı, idrar yaparken yanma, unusual sores, veya döküntü gibi genital şikayetleri olan insanlar acilen doktora başvurmalıdır. Bu kişiler başkalarına enfeksiyon bulaşmaması için bir süre seks yapmamalıdır.

  • Cinsel partnerinde (oral, vajinal, anal seks yapanlar) Klamdiya enfeksiyonu tanısı konulanlar mutlaka klamidya testi yaptırmak için doktora başvurmalıdır.
  • Cinsel olarak aktif 25 yaş altı kadınlar herhangi bir şikayet olmaksızın klamidya testi yaptırmalıdır.
  • Birden çok partneri olan veya yeni bir cinsel partner edinen kadınlar da klamidya testi yaptırmalıdır.
  • Gebe kadınlar ilk doktor kontrollerinde mutlaka Klamidya testi yaptırmalıdır. 25 yaş altı olan gebeler ayrıca 7. Ay kontorllerinde ikinci defa klamidya testi yaptırmalıdır.
  • Testlerinde klamidya enfeksiyonu saptanan kişiler tedavi edildikten 3 ay sonra kontrol amacıyla klamidya testi yaptırmalıdır.
  • Erkekler için herhangi bir belirti olmadıkça veya şüpheli bir cinsel ilişkide bulunulmadıkça rutin klamidya taraması önerilmemektedir.
  • HIV enfeksiyonuolanlarda veya çok partnerli ilişkilerde klamidya enfeksiyonu açısından bu erkekler 3 ayda bir araştırılmalıdır.

Mikroskopla bile görülemeyecek kadar küçük olan ureaplasma, genellikle ürogenital (idrar ve üreme) yollarında yaşayan bakterilerdir. Ureaplasma, vücutta herhangi bir rahatsızlığa neden olmadığı sürece bir tedavi gerekmez. Ancak bazı durumlarda bu bakteriler olması gerekenden daha hızlı çoğalarak çeşitli hastalıklara neden olabilir. Genellikle cinsel yolla bulaşan ureaplasma, cinsel olarak aktif kadın ve erkek yetişkinler arasında yaygındır. Çocuklar ve cinsel olarak henüz aktif olmayan yetişkinler arasında nadir görülüyor. Zayıflamış bağışıklık sistemi olan HIV pozitif veya organ nakli olmuş kişiler yüksek ureaplasma enfeksiyonu riskine sahiptir. Vücuda vajina veya üretra yoluyla giren ureaplasma bakterileri tek hücreli ve hücre duvarı olmayan mikroorganizmalar olduğu için tedavisinde kullanılan penisilin ve antibiyotiklerin birçoğuna karşı direnç gösterebiliyor. Bu nedenle ureaplasma tedavisine başlanmadan önce kullanılacak antibiyotiğin yapılacak kültür testleri sonucunca belirlenmesi gerekiyor. Kültürle birlikte yapılan antibiyogram testinde mikroorganizmanın hangi antibiyotiğe duyarlı hangisine dirençli olduğu araştırılabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Yanaral, ureaplasma bakterisi kaynaklı sağlık problemleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

4-Mikoplazma ve Ureaplasma Enfeksiyonları

Mikoplasma ve Ureaplasma enfeksiyonları genellikle cinsel yolla bulaşan, hem kadın hem de erkeklerde genital enfeksiyonlara sebep olan mikroorganizmalardır.

Mikoplasma’nın orijinal yazılışı “Mycoplasma” şeklindedir ve “Mikoplazma” olarak okunur.  Benzer şekilde Ureaplasma da “Üroplazma” şeklinde okunmaktadır.

Mikoplazma ve Ureaplasma Mikrobiyolojisi

Bu güne kadar pek çok Mikoplasma (Mycoplasma) türü tanımlanmış olsa da insanda görülen üç tür önemlidir:

  • Mycoplasma pneumoniae  (İnsanda pnemoni yani “zatüre” etkenidir)
  • Mycoplasma hominis  (İnsanda “genital sistem hastalıkları”na neden olur)
  • Ureaplasma urealyticum  (İnsanda “genital sistem hastalıkları”na neden olur)


Mikoplazma ve Ureaplazma tek hücreli ve hücre duvar yapısı olmayan mikroorganizmalardır. 
Mikoplazma ve Ureaplazmalar bilinen en küçük mikroorganizmalar oldukları için de standart kültür ortamlarında değil ancak daha karmaşık yapıdaki kültür ortamlarında üretilebilirler.Mikoplasma üreme kültürlerinde tipik olarak “yağda yumurta” benzeri şekiller oluştururlar.Yine, penisilin ve sefalosporin gibi sık kullanılan ve hücre duvarına etki ederek bakterileri yok eden antibiotiklere de hücre duvarları olmadığı için dirençlidirler.

Yine hücre çeperleri olmadığı için mikoplazma ve ureaplazmalar mikrobiyolojik işlemlerde mikropların tanınmasını sağlayan “gram boyası” nı da tutmazlar, bu nedenle bu organizmaların tespitinde gram boyaması yapılamamaktadır.

Mikoplazma (Mycoplasma) ve Ureaplasma (Uroplazma) enfeksiyonları genelde sessiz  seyretmektedir…

Evet.  Mikoplazma ve üroplazma enfeksiyonları çoğu zaman kişilerde hiçbir şikayet üretmezler yani “asemptomatik” seyrederler.

Hiç bir şikayeti olmayan ancak cinsel yönden aktif olan kadınlara yapılan servikal kültür taramalarında bu kadınların % 21-53’ünde M. Hominis (Mycoplasma hominis), % 40-80’inde U. Urealyticum (Ureoplasma Urealyticum) mikroorganizması izole edilmiştir.

Mikoplasma ve ureaplasmalar  hamilelik döneminde ne tür sorunlar oluşturabilir?
Mikoplazma ve üroplazmalar gebelikte plasentada bulunan zarlarda üreme yaparak erken doğum, düşük yapma (abortus) ve tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabilmektedirler. 
Nadiren sezaryen sonrası yara yerinde enfeksiyonlara da sebep olabilirler.

Mikoplasma ve üroplazmalar  normal doğumda bebeğe geçer mi?

Doğum sırasında anneden bebeğe geçiş (verikal bulaş) olabilir. Ancak bu durum çok büyük olasılıkta bebekte kalıcı enfeksiyon oluşturmamaktadır. 

Çok çok nadir durumlarda, özellikle immun (bağışıklık) sistemi zayıf olan yenidoğan bebeklerde zatürreeye (pneumonia) bağlı ölümler izlenebilmektedir.

Mikoplasma ve ureaplasma enfeksionları kadınlarda kısırlık yapar mı?

Nadiren.  Herhangi bir mikroorganizmanın vajina içinden yukarıya çıkarak rahim, yumurtalıklar ve fallop tüplerinde hasar oluşturması “Pelvik İnflamatuar Hastalık (PIH)” adını alır. Bu şekilde üreme problemleri ortaya çıkabilir. 

Mikoplasma ve ureaplasma enfeksiyonları da kadınlarda fallop tüplerinde ve rahimde kalıcı hasara neden olarak kısırlık (infertilite) problemlerine neden olabilir. Bu durum daha çok diğer mikroorganizmaların da tabloya eşlik ettiği durumlarda izlenmektedir. Özellikle bakteriyel vaginosis etkeni “Gardnerella” bakterisi ve diğer bakterilerin de ortama katılması durumunda pelvik enfeksiyonlar daha da kötüleşmektedir.

Mikoplasma ve Ureaplasma organizmalarını taşıma oranının toplumda çok daha sık olduğu düşünülürse; kısırlık ve erken doğum risklerinin aslında beklenilenden çok daha az görüldüğü izlenmektedir. Bu nedenle bu enfeksiyonu taşıma durumunda kısırlık açısından gereksiz yere endişelere kapılmamakta fayda olacaktır.

 “Uretra” idrar kanalına verilen isim olup “üretrit (urethrit)” bu bölgenin iltihabıdır. Kadınlarda üretra (urethra) üst vajinal kasın, erkeklerde ise penis gövdesi içinden geçerek masaneye ulaşmaktadır.

Mikoplasma ve Uroplazmalar erkeklerde idrar kanalı iltihabına (üretrit) sebep vermektedir. Bu şekilde idrar deliğinden akıntı gelmesine neden olabilirler.

Mikoplasma ve Uroplasma enfeksiyonları erkeklerde kısırlık yapar mı?
Mikoplasma ve ureaplasma organizmaları erkeklerde sperm sayı ve hareketini bozarak çocuk sahibi olmayı güçleştirebilir. Bu nedenle yapılan “spermiyogram (semen analizi)” testinde lokosit (beyaz küre) hücresinin normalden fazla görülmesi durumunda semen kültürü ve antibiogram testi istenebilir. 


Mikoplasma ve Uroplasma enfeksiyonları nasıl bulaşır?


Mikoplasma ve uroplasmalar “cinsel yolla bulaşan hastalıklar” grubundadır ve en önemli bulaş yolları cinsel ilişki sırasında direkt temas iledir. Genital bölgeden genital bölgeye veya genital bölgeden oral sex ile ağıza bulaşma olabilir.

Ancak ilişki dışında da bu mikropla kontamine olmuş maddelere direkt temasın olması da hastalığa zemin hazırlayabilir.

Özellikle immün (bağışıklık) sistemi zayıf olan kadın ve erkekler ile yenidoğanlarda ortaya çıkan hastalıkların etkileri daha fazladır.

Mikoplasma ve Ureaplasma enfeksiyonları belirtileri nelerdir?

Daha önce de bahsedildiği gibi Mikoplasma ve Ureaplasmalar kişilere bulaştığı zaman nadiren şikayet oluşturmakta, çoğu zaman yapılan özel kültür- antibiogram testlerinde tesadüfen ortaya çıkmaktadırlar.

Mycoplasma ve ureaplasma enfeksiyonlarının kadınlarda yaptığı en sık şikayetler ise:


Mikoplasma ve Ureaplasmalar ne tür enfeksiyonlara neden olabilir?

Özetlemek gerekirse Mikoplasma ve Ureaplasma enfeksiyonları:

  • Urethrit: İdrar kanalı iltihabı
  • Pyelonefrit: Böbrek iltihabı (Tüm piyelonefritlerin % 5’i Mycoplasma’ya bağlıdır)
  • Pelvik iltihabi hastalık (PID)
  • Endometrit: Rahim içi zarı olan “endometrium” dokusunun iltihabı
  • Koriyoamniyonit: Hamilelikte plasenta zarlarının iltihabı
  • Artrit : Eklem iltihapları (Kan yoluyla çok nadiren de olsa eklem yerlerine yerleşebilirler)
  • Cerrahi yara enfeksiyonları
  • Yenidoğanda zatüre  (pneumonia) ve menenjit


Mycoplasma ve ureaplasma enfeksiyonlarında tanı nasıl konur?

Vajinal akıntı, kasık ağrısı, kısırlık gibi şikayetlerle jinekoloğa başvuran hastalarda mycoplasma ve ureaplasma enfeksiyonlarının tanısı yapılan bir jinekolojik muayene sırasında şüphe edilerek kültür alınması ile konur.



Vajinal akıntısı, infertilite ya da tekrarlayan gebelik kayıpları, kronik pelvik ağrısı olan kadınlarda bu mikroorganizmalara yönelik kültürlerin alınması da önerilir.

Mycoplasma ve ureaplasma enfeksiyonlarında tedavi şekli nasıldır?
Mycoplasma ve ureaplasma enfeksiyonlarının tedavileri genellikle tetrasiklin veya azitromisin türevi antibiotiklerle yapılmaktadır.  Ancak daha önce de belirtildiği üzere bu mikroorganizmaların hücre duvarları olmadığı için hücre duvarına etki eden penisilin ve sefalosporin gibi antibiyotiklere dirençlidirler.

Uygun antibiotik türünü seçmede kültür testi sonrasında yapılan antibiogram testi önemli yer tutmaktadır ve karar genelde antibiogram testi sonucuna göre verilir. Hastaların % 90’ı tek kürlük tedaviden sonra şifaya kavuşmaktadır.

Antibiotik tedavisi sonrasında devam eden dirençli enfeksiyonlarda eş (cinsel partner) tedavisi ve ikinci bir kür uygulaması gerekebilir.

5-Bel Soğukluğu Gonore

Bel soğukluğu, diğer bir ismiyle gonore, çoğunlukla cinsel yollarla bulaşan bir hastalıktır. Hastalık temel olarak neisseria gonorrhoeae (gonokok) adı verilen bir bakteriden kaynaklanmaktadır. Bu bakteri kişilere cinsel ilişki esnasında vajina ve sperm sıvılarından kaynaklı olarak bulaşabilmektedir. Hastalık asıl olarak üretra, boğaz, rektum ve rahim ağzı gibi bölgelerde etkisini gösterir. Neisseria gonorrhoeae bakterisi cinsel ilişkiye girildikten sonra sağlıklı kişinin vücuduna girer ve genellikle rektuma, rahim ağzına, genital bölgelere ya da boğaza yerleşir.

Genel kanının aksine hastalık hem erkeklerde hem de kadınlarda görülmektedir. Ancak kadınlarda kendisini daha az belli etmektedir hatta kimi zaman belirti bile vermemektedir. Bu bakteriyi vücudunda taşıyan bir kişi ile sağlıklı başka bir kişi cinsel ilişkiye girdiğinde sağlıklı kişinin vücudunda ilk 2 hafta içerisinde belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Bel soğukluğu belirtileri erkeklerde kadınlara kıyasla daha sancılı ve ağır bir şekilde ilerler. 

Yaygın olarak kişide idrarını yaparken ve idrar sonrasında ağrı, yanma hissi, karın ağrısı ve kadınlarda ise vajinadan gelen akıntı şeklinde kendini gösterir. Hastalığa sahip olan erkeklerde penisin uç kısmında yeşil-sarı arası bir renkte akıntı meydana gelir. Bel soğukluğu cinsel ilişkiye ek olarak doğum esnasında bebeğe de bulaşabilir. Hastalık bu durumda en çok bebeğin görme organını etkiler. Bu durum kimi zaman görme yetisinin kaybedilmesi gibi sonuçlara sebep olabilir. Aynı zamanda bebeğin kafa derisinde yara izleri de görülebilir.

Bel Soğukluğu Belirtileri Nelerdir?

Bel soğukluğu belirtileri, kadınlarda ve erkeklerde farklı şekillerde görülebilir. Kimi hastalar ise bel soğukluğuna sahip oldukları halde ciddi bir belirti göstermezler ve hastalığı fark edemeyebilirler. Ancak belirtileri fark edilmediği durumlarda bile hastalık kişinin vücudunda ciddi sorunlara yol açabilir ve diğer kişilere de hastalığı bulaştırmasına sebep olabilir. Bu yüzden aktif cinsel hayatı olan kişilere yılda bir kere bel soğukluğu testi yaptırmaları önerilmektedir. 

Gonore belirtileri genellikle bakteri vücuda girdikten 4-7 gün sonra ortaya çıkar. Belirtiler genellikle cinsel organlarda görülür. Hastalığın cinsel organlar dışında etkileyebileceği diğer bölgelerdeki belirtileri şunlardır:

Rektum bölgesinde kaşıntı hissi.

Rektumdan akıntı.

Büyük tuvaletini yaparken olağan dışı ağrı.

Tuvalet kağıdına veya iç çamaşıra bakarak fark edilebilen hafif kan lekeleri.

Gözlerin birinde veya ikisinde ortaya çıkabilecek akıntı. Bu akıntı genellikle iltihaplı olmaktadır.

Gözlerde ışığa karşı aşırı hassasiyet ve göz ağrısı.

Boyun bölgesindeki lenf bezlerinin şişmesi.

Boğaz ağrısı.

Yutkunmaya çalışırken zorlanmak.

Bağırsaklarda ve alt karın bölgesinde ağrı hissi.

Gonore bakterisinin eklemlere yerleştiği durumlarda ise bu eklemler iltihaplanabilir. Buna septik artrit adı verilir. Bakterinin yerleştiği eklemler kırmızımsı bir görünüm alır, şişer ve kişi eklem bölgesinde sürekli ağrı hisseder. Hastalık eklemlerle birlikte kana da yayılabilir ve böylece oldukça riskli bir hal alır.

Kadınlarda Bel Soğukluğu Belirtileri Nelerdir?

Bel soğukluğunun aşağıda sıralanan belirtileri kadınlarda her zaman kendisini göstermez ve sinsi şekilde ilerleyebilir. Bu da kişinin hastalığı diğer kişilere bulaştırmasına veya kendi açısından büyük sağlık sorunları yaşamasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle aşağıdaki belirtiler görülmese dahi kişi korunmasız şekilde cinsel ilişkiye girmemeli, girdiyse de şüpheli bir durumda bel soğukluğu testi yaptırmayı ihmal etmemelidir.

Vajinada akıntı oluşumu. Bu akıntı erkeklerde olana benzer şekilde sarı-yeşil renkte ortaya çıkar ve kötü bir kokuya sahiptir.

Kasık ağrısı. 

Vajinanın giriş kısmında apse oluşumu. 

İdrar yaparken ve idrar sonrasında oluşan ağrı ve yanma hissi.

Karnın alt bölgesinde ve pelvik kısmında ağrı hissi.

Genital bölgenin dış kısımlarının kaşınmaya başlaması.

Cinsel ilişki esnasında ağrı hissi.

Cinsel ilişki esnasında kanama.

Adet dönemi olmadığı halde vajinada kanama görülmesi.

Kişide pelvik inflamatuar hastalık (PID) görülebilir. Bunun sonucu olarak kişinin kasıklarında ve karın bölgesinde ağrı hissi başlar. Bu durumun uzun devam etmesi sonucunda kısırlık gibi olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. 

Erkeklerde Bel Soğukluğu Belirtileri Nelerdir?

Erkeklerde gonore belirtileri kendini şu durumlarla gösterir:

İdrar esnasında ortaya çıkan yanma ve ağrı hissi.

Penisin uç kısmından gelen yeşil, sarı veya beyazımsı akıntı.

Penisin uç kısmında kızarıklık oluşması.

Nadiren de olsa testislerde ağrı ve şişlik.

Sünnet yapılan deride şişlik oluşumu.

Ağız içerisinde iltihap oluşumu. 

Penisin deri ve iç kısımlarında sürekli devam eden kaşıntı hissi.

Kısırlık.

 

Bel Soğukluğu Neden Olur?

Bel soğukluğu cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Hastalık cinsel ilişkinin herhangi bir şeklinde bulaşabilir. Hastalığın ortaya çıkması için bakteriyi halihazırda vücudunda bulunduran bir kişiyle oral, anal ya da vajinal olarak cinsel bir birleşme yaşanması yeterlidir. Zira hastalık herhangi bir vajinal ya da sperm sıvısının sağlıklı kişinin vücuduna girdiği an yayılmaya başlamaktadır. Hastalığın kişiye bulaşabilmesi için illa boşalmanın gerçekleşmiş olması gerekmez, cinsel ilişki esnasında temas gerçekleştiği an bulaşabilme özelliğine sahiptir. Bel soğukluğu aynı zamanda seks oyuncakları aracılığıyla da kişiden kişiye bulaşabilmektedir. Sayılan faktörlere ek olarak yeni bir kişiyle cinsel ilişkiye girmek, çok eşli olmak, birden fazla kişiyle cinsel ilişkiye girmek veya cinsel ilişkiye girilen kişinin birden fazla kişiyle cinsel ilişkiye girmesi gibi durumlar bel soğukluğuna yakalanma riskini artıran faktörlerdir. Cinsel yollarla bulaşan herhangi başka bir hastalığı önceden geçirmiş olmak da bel soğukluğunu tetikleyebilen faktörler arasındadır. Ancak en önemli risk faktörü ise korunmasız şekilde cinsel ilişkiye girmektir.

Bel Soğukluğu Nasıl Bulaşır?

Bel soğukluğu cinsel ilişki esnasında anal, oral ya da vajinal yollardan kişiden kişiye bulaşabilir. Bunun yanında hastalığa sahip olan kadınlar eğer tedavi olmamışlarsa hastalığı doğum esnasında bebeklerine de bulaştırabilirler. Bel soğukluğu çoğunlukla aktif cinsel hayatı olan 25 yaş ve altındaki kadınlarda-erkeklerde görülür.  Erkek erkeğe girilen cinsel ilişkilerde bel soğukluğuna yakalanma ihtimali daha fazladır.

Bel Soğukluğuna Karşı Korunma Yolları Nelerdir?

Diğer birçok cinsel yolla bulaşan hastalıkta olduğu gibi bel soğukluğundan da korunmanın en kolay yolu korunmalı bir şekilde cinsel ilişkiye girmektir. Bu hususta toplumdaki bireyler eğitilmeli ve cinsel olarak aktif yaşlarda olan kişilere korunmasız ilişkiye girmenin doğurabileceği sonuçlar anlatılmalıdır. Buna ek olarak kişinin cinsel olarak aktif bir hayata başlamadan önce HPV ile Hepatit B aşılarını yaptırması ve cinsel ilişki öncesi tarama yaptırması da oldukça etkili yöntemlerdir. 

Çok eşli ve kısa zamanda farklı kişilerle ilişkiye girildiğinde hastalığın bulaşma ihtimali daha da arttığından, tek eşli olan kişilerin bel soğukluğuna yakalanma ihtimalleri de daha azdır. Aktif ve çok eşli bir cinsel hayat yaşayan kişilerin ise cinsel ilişkiye girecekleri kişileri iyi tanımaları ve olası hastalık bulaşma riski konusunda bilinçli olmaları gerekmektedir. 

İlişki esnasında mutlaka kondom kullanılmalıdır. Bunun yanında sünnet olmanın da bel soğukluğu gibi cinsel hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğü bilinmektedir. Aktif bir cinsel hayata sahip olan kişiler tüm riskleri elimine etmek için yılda en az 1 kere bel soğukluğu testi yaptırmalıdır.

Bel Soğukluğu Kaç Günde Geçer?

Bel soğukluğu yaşayan çoğu kişi tedaviye başladıktan 1 – 7 gün sonra iyileşmektedir. Ancak iyileşme süresi kişiye bulaşan bakterinin yapısına ve hastanın durumuna göre değişiklik gösterebilir. Nitekim bazı durumlarda kişiye bulaşan bakteri dirençli bir yapıya sahip olabilir veya kişi yoğun bir şekilde enfekte olmuş olabilir. Böyle bir durumda kişi yaklaşık 1 ay boyunca tamamen iyileşemeyebilir. Kimi kişilerde ise bel soğukluğu kronik prostatit durumda ortaya çıkar. Bu durumda hastalığın vücuttan uzaklaştırılması epey zaman alır ve ortalama olarak 5 – 6 ay civarı tedavi gerekebilir. Ayrıca kronik prostatit durumdaki bel soğukluğunun tekrardan nüksetme riski de oldukça yüksektir.

Bel Soğukluğu Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Bel soğukluğu tanısını koymak için kişiye bir takım idrar testleri uygulanır. Doğru sonuç alındığından emin olmak için erkeklerde idrar kanalından, kadınlarda ise rahim ağzı bölgesinden parça örneği alınabilir. Kimi durumlarda doktorlar boğaz ve rektum bölgesinden de örnek almak isteyebilir. Alınan bu örnekler mikroskop yardımıyla incelenir ve kültürü yapılır. İşlemlerin sonucunda kişiye bel soğukluğu tanısı konulur. Kişinin boğazından ya da genital bölgelerinden örnek almak için genellikle pamuk başlıklı bir çubuk kullanılır.

Bel Soğukluğu Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bel soğukluğu tedavisi için mutlaka bir doktordan yardım alınması gereklidir. Zira hastalığın semptomları zamanla ortadan kaybolabilse de bakteri vücuttan kendi kendine atılmaz. Tedavinin ihmal edildiği durumlarda hastalarda kısırlık gibi ciddi sonuçları olan durumlar gelişebilir. Bunun yanında bel soğukluğuna sahip olup tedavi olmayan kadınlarda pelvik bölgede şiddetli ağrı, dıştan gebelik ve halihazırda gebe olan kişilerde ise düşük ihtimali bulunmaktadır. Aynı zamanda hastalığın ilerleyişine bağlı olarak kişi erken doğum yapma ihtimaline de sahiptir. 

Erkeklerde ise tedavi edilmeyen bel soğukluğu kısırlığa ek olarak prostata ve şiddetli testis ağrısına ve şişliğine sebep olabilir. Bunlar oldukça ciddi durumlardır ve bel soğukluğu şüphesi taşıyan kişilerin belirtileri ihmal etmeden uzman bir doktorla iletişime geçmeleri şarttır. Ek olarak hastalık herhangi bir belirti vermeden de yayılabilir. Bu yüzden aktif cinsel hayata sahip olan kişiler düzenli olarak test yaptırmalıdır. Bel soğukluğu tedavisine başlanabilmesi için önce hastalığın tanısının konulması gereklidir. Kişi bel soğukluğu şüphesiyle geldikten sonra kişiye gerekli testler yapılır ve bu testlerin sonuçları laboratuvar ortamında incelenir. 

Test sonucunda kişiden alınan örneklerde neisseria gonorrhoeae bakterisi olduğu tespit edilirse kişiye tanı konulur ve buradan itibaren tedavi süreci başlar. Hastalığın tedavisi için bel soğukluğu ilacı olarak antibiyotikler kullanılmaktadır. Hastalığa sahip olan kişiler ilacı kullandıktan sonra semptomları tamamen iyileşse bile ilaçlarını doktorun önerdiği dozda kullanmaya devam etmelidirler. Kişiye reçete edilen antibiyotikler duruma göre hap ya da iğne şeklinde olabilmektedir.  Bunun yanında, eğer kişi evliyse aynı zamanda eşine de tedavi uygulanması gereklidir.

Bel Soğukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Bel soğukluğunun tedavi edilmediği durumlarda kadınlarda dış gebelik, iltihabın başka yerlere yayılması, kısırlık, erken doğum ve düşük gibi ciddi sonuçlar görülebilir. Erkeklerde ise sperm kanalları iltihaplanabilir ve kişi kısır kalabilir. Aynı zamanda kişi idrar yaparken büyük ağrı ve yanma hisseder. Gonore, bu nedenle ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır. 

 

Randevu Formu

Sağlığınız için ilk adımı atın! Randevu formumuzu doldurun veya aşağıdaki iletişim kanallarımızdan bize ulaşarak size en uygun zamanı belirleyelim. Sizi dinlemek ve destek olmak için buradayız!

Randevu Formu

Op. Dr. Ergün Toprak